MANA 2.Kitap 17.Kısım

...

MANA 2.Kitap 17.Kısım

Zaten benim söylediğim, telsiz dinleyip müdahale timleri oluşturmamız, bir yerdeki küçük hırsızı kovalamak için değil bu tür durumlar içindi.

Elbette öbürünü de yapacağız fakat bu da bir durum, o da bir durum…
Her duruma hazır olmalıyız.

Birkaç gün sonra yapacaktım ama beklersek sizler yorulacaksınız.

Sanırım bütün ülkelerin Başkan düzeyinde ve siyasi bürokratlarının, askeri yöneticilerinin, vesairelerinin de hazır bulunacağı şekilde, acil bir toplantı ayarlamamız gerekiyor.

İnsanlarla bunu konuşup, onların da fikirlerini alıyormuş gibi görünerek...
Fakat hiçbiri umurumda değil, kafamda zaten oluştu fikir ve uygulamaya geçmemiz gerekiyor.

Şimdi bütün dünya liderlerini bir davetiye gönderin…
Saat şu anda kaç 5, akşamüzeri 5…

Davetiye akşam 8'de yemeğe davet etmek olarak gönderilsin.
Fakat yemekten sonra burada konaklamaları gerektiği, bu nedenle ailelerini de getirebilecekleri, hatta herkesin ailesini getirme mecburiyeti olduğu davetiye eklensin.

Bir ülkeden kaç kişinin geleceği çok önemli değil.

100 ülke 200 ülke kaç yüz ülke varsa var…

Bunların işte Başkanları, başbakanları, bakanları, kuvvet komutanları, polis teşkilatı, kimin gelmesi gerekiyorsa eşini de alsın, çoluğunu çocuğunu da kaynanasını da kimi istiyorsa alsın getirsin.

Onlara şöyle güzel konutlar verin.
Sihirli bir kalede olduklarını hissettirin onlara…

Kaç odası olması gerekiyorsa, o kadar büyüklükte konutlar verin.
Birden çok konut gerekene, gerektiği kadar konut verin.

Dağ havası isteyene dağ konutu verin.
Deniz kenarında isteyene yalı verin.
Sultan sarayı isteyene saray verin.

Orada istirahat edecekleri şekilde rahat ettirin ailelerini.

Bu toplantı…
Biz bu toplantıyı, bu akşam yemekten sonra yaparız.

Saat 9 buçukta toplantı yapalım.

Sekizde yemeye otursak bir saatte yenir, yarım saat dinlenir insanlar, 9 buçukta toplantıya başlayalım.

Her ne kadar insanlara, konuşup danışıp bir yol haritası belirleyeceğiz desek de aslında yol mol belirlemeyeceğiz.
Koşana dur diyeceğiz, duranına yürü diyeceğiz, yaramazlık yapanın kulağını çekeceğiz, mağdur olanında sırtını pışpışlayacağız.

Bu toplantıda çok uzun sürmez, saat 11'de falan bu da biter.

11'den sonra da insanları konutlarına bırakırız.
Bahçelerinde, Deniz kenarlarında, nerede istiyorlarsa güzel bir gece geçirsinler aileleriyle.

Sabah bu insanları saat dokuzda güzel bir kahvaltı toplantısında tekrar toplayalım.

Yok olmaz…
Bu insanlara öğlene kadar kendi aralarında toplantı yapmaları için yer tahsis edelim.

Her ülke sabah 9'dan öğlen 12 arasında kendi toplantılarını yapsın.
Bizim bir gece önce söylediğimiz çerçeveyi iyice bi oturup konuşsunlar.
Sonrasında yine aileleriyle bir araya gelip öğlen yemeğini yerler.
Öğleden sonra yine şöyle bir dolaşırlar, çarşı pazar gezsinler.

Akşamüzeri 5-8 arası tekrar büyük toplantıya alalım.

Herkes mecbur katılacak şekilde…
Akşam 8'de bu iş tamamen bitmiş olsun.

Her şey sonuca bağlanmış bir vaziyette insanlarla tekrar bir yemek yiyip, sonra serbest bırakırız.

Yine gezerler, dolaşırlar, alışveriş yaparlar, eğlencelerini yaparlar, gece de tekrar burada yatarlar.

Alış-verişi abartmadıkları sürece süper ötesi indirimler yapılsın.

Sabah kahvaltısından sonra da herkesi ülkelerine, evlerine göndeririz.

“Uygun mudur?” diye sordu Mert tekrar herkese bakarak.

Herkeste tabii bunun nasıl yapılacağını çözemediği için sadece kafa salladı.

Mert Asım’a dönerek,
“Asım'cım bu davetiyeleri sesli, görüntülü hazırla, saat sekizde yemek olduğunu, iki gece bizim misafirimiz olacaklarını anlatıverin.

Hazırlık yapmalarına gerek olmadığını, çamaşırdan pijamaya buradan verileceğini, günlük kıyafetleri ile hazır olurlarsa onları ışınlayacağımızı belirt.

7:45 de herkesi buraya ışınla…
Yani bizim eski deyimimizle paket edeceksin.

Ailesiyle, çoluğuyla, çocuğuyla, geliniyle, damadıyla, torunundan kaynanasına kimi getirmek istiyorsa, getirmek istedikleri kişileri davetiyeye söylesin.

Kimler istenmişse o insanları da topla gel.

Çekirdek aile istemese de mecbur, unutma.
Ama tabi adam eşinden boşanmıştır ve eşi başka bir ülkede yaşıyordur vs.
Çekirdek aile dedim diye o özel olarak istemediyse, o durumlarda hassas ol, dokunma.

Eğer tek başıma geleceğin diye ısrar ederse de
“bu sizin isteğinize bağlı değil, eşiniz ve çocuklarınızla katılmanız mecburi...

Bunun dışında kardeşinizi mi, görümcenizi mi, bacanağınızı mı, kaynananızı mı getirmek istiyorsanız, bunları ekleyin davetiyeye, yoksa biz zaten sizi alacağız ve zorunlu misafir edeceğiz.” de

Asım peri “anladım” diyerek çıktı.

Mert, Zeynep Hanım’a,
“Abla sen de kimi davet etmek istiyorsan, yani bizim şimdi devletimizin en büyük makamlarına bu davetiye gidecek ama olur ya hani, o akşam yemeğe gelen müsteşarlar olsun, diğer zevat olsun, bu davetin dışında kalabilecek insanlar var.

Ama sen bunların gelmesini istiyorsan, zaten Asaf hocam başmisafirimiz ve onu Safinaz davet edecek.

Diğer dediğim arkadaşları da sen ayrıca davet et.

Biz sonrasında kendi aramızda, Asaf hocam falan ayrıca bir toplantı yaparız zaten” dedi.

Yarım saat sonra Asım peri geldi ve
“Ben şu an...
Dünyada 236 ülke var.
Belki daha fazladır...
Çünkü 193 tanesi Birleşmiş milletlere üye fakat ülke oldukları halde tanınmayan ülkeler var…

Bunları falan topladığımız zaman öyle bir rakam ediyor.

Biz sizin isteğiniz doğrultusunda hepsine ayrı ayrı ulaştık ve bunlardan, mecburiyetlerinden bahsederek, yanlarında getirmek istedikleri bakanlar, devlet büyükleri, askeri ve mülki Erkanlar, vesaire ve bunların aileleri olacak şekilde bir sayı çıkarttık.

Ortaya çıkan sayı 4 binin üzerinde gelecek ana davetli kişi sayısı.

Kimi ülke 40 kişiyle katılıyor, kim ise 240 kişi ile katılıyor.

İşte 236 ülkeden o kadar kişi…
Ailesini getirmek mecburi ve diğer yanında burayı merak edip isteyenler vs. var.

Yani bu Sayı 8000 dedim ama 18000 de olabilir.
Şimdi efendim toplantıya katılacak olan kişilerin sayısı yaklaşık olarak 4000 civarında olacak.
Gerisi aile üyeleri…
Onlar da işte 15-20 bin kişi de olur 40-50 bin kişi de olabilir.

Yani bize 4-5 bin kişilik bir toplantı salonu gerekiyor.
Yemek esnasında herkes aynı anda yemek yesin derseniz de böyle 40-50 bin kişilik falan bir yemek salonu ayarlamamız gerekiyor.
Nasıl uygun görürseniz…

Mert,
“Büyük düşünün büyük, muhteşem büyüklükte büyük olsun, 40 bin kişi aynı anda yemek yiyecekse 40bin kişi aynı anda yemek yesin.

Toplantıya 4000 kişi katılacaksa, bunları ülkelere göre gruplandırınız.

Ülkelerin oturma düzeninde herhangi bir ayrıcalık veya kayırım yapma durumu ortaya çıkmaması için, kıtasal alfabetik olsun.
Toplantı için söylüyorum ama aslında yemek için de aynı şekilde, tamamen bir prosedür yemeği olduğu anlaşılsın, kıtasal alfabetik yapın her şeyi.

Ülkelerdeki etnik guruplardan da birtakım kişileri aynı çerçevede davet edin ve getirin.

Aynı anda bütün insanları alabileceğiniz ama az sihirle, konuştuğumuz zaman herkesin duyabileceği gerek yemek gerek toplantı esnasında bu insanları misafir edelim.

Bu insanlara çarşımızda, pazarımızda, eğlence yerlerimizde, kahvelerimizde, şurada, burada, denizimizde, vereceğimiz kendi konutunun önündeki manzarasında, iki gece çok güzel ağırlamamız gerekiyor.

Aslında ağırlamak falan dedik ama biz aslında onlara burada bir gövde gösterisi yapacağız ve bu akıllı olma olayını bir tavsiye gibi değil, bir doktrin gibi, öyle tepelerine çekiçle vura vura anlatıp göndereceğiz.

Hatta bunu anlamadığından şüphe ettiğimiz insanların, gönderdikten sonra da kafalarına çekiç vurarak yola gelmelerini sağlayacağız.

Mevla’m güç vere…
Artık giriştik işe ve bunun dönüşü yok.

Bu insanların bizim niyetimizin ne olduğunu, dünyanın yeni durumunun ne olduğunu ve kendilerinin bunun neresinde durmaları gerektiğini çok güzel anlamaları lazım…

Bundan sonrasında ne olur onu bilmiyorum ama dünya istese de istemese de belirli bir süreçte barış ortamına, dostluk ortamına girmesi gerekiyor.

Bunu doğal olarak yaparlar, sahte olarak yaparlar, bizi oyalamak için yaparlar, bunu 3 ay yaparlar, 4ncü ay bozarlar…
Ne bileyim bunların hiçbirisinin önemi yok…

Önemli olan bizim ne düşündüğümüz, neyi nasıl yapacağımız ve bu konuda onlara ne anlatacağımız.
İşi doğru yapalım yeter.

Bunları yaptığımız zaman, ülkeler her ne kadar birbirlerine saldırmayacaklarsa da İran belki onu biz onlara bu kadar sert söylediğimiz için İsrail'e saldırmayacak…

Fakat bireysel, fiziksel, bir takım istenmeyen tatsız olaylar oluşabileceği için, durum tespitlerini çok iyi yapıp, bu konuda gerekli önlemleri bizim kolluk kuvvetleriyle almamız gerekecek.

Ne gerekiyorsa da yapalım.

İnsanlara şiddet uygulayarak, sonrasında öyle anılmamıza izin vermeyelim.

Mesela ne yapabiliriz?
Bir grup eğer dengesiz bir şekilde davranış içerisine giriyorsa o grubu, 2 saat, 3 gün, 5 gün, 15 gün, 25 gün, kaç gün olması gerekiyorsa, bizim tecrit bölgelerimize götürün.

Orada biraz istirahat ettirip, kafalarının yerine gelmesini sağlayın.
Sonra tekrar alır buraya getirir, eski evlerine koyarsınız.

Şimdi Sacit abi, devlet büyükleri ile bu konuları konuşacağız.
İsteseler de istemeseler de onları dizginleyerek bir yol haritası oluşturmaya mecbur ediyoruz.

Bunlar aslında kolay, zor değil.

Çünkü bir insanın canını okuyacağınızı açıkça söyler ve buna gücünüz olduğunda gösterirseniz, o insan ister istemez akıllı duracaktır, bunu çözeriz.

Akıllı durmayıp da ne yapacak.
En fazla sinir olur, sağa sola volta atar yani…

Yapabileceği başka bir şey yok, elinden de bir şey gelmez…

Benim asıl endişe ettiğim, senden çözmeli istediğim mesele bu değil.
Bunu biz çözeriz…

Benim katılmama bile gerek yok.
Zeynep abla gider bunu çözer.

Yani Zeynep abla özür dilerim ya…
Zeynep abla çözer derken, yani burada hani bizi elebaşı gibi görüyorlar ya, elebaşının katılmasına gerek yok, herhangi birimiz bunu çözer anlamında söylüyorum.
Özür dilerim yanlış anlama beni ne olur…

Zeynep Hanım Mert’e,
“Mert’im biz birbirimizi artık tanıdık.
Bu söylediğinde benim alınacağım bir taraf yok.
Yani bunu sen de yaparsın, ben de yaparım, Sefer dedeye görev versek o da yapar...

Sonuçta karşı tarafa bunu bunu bunu yapmaya ve bunu bunu yapmamaya mecbursun diyeceksin.
Seve seve mecbur olduğunu anlatacaksın, bitti olay.

İsterse hırsından kudursun küplere binsin, sonuçta mecbur yapacak.
Yapmasa da kulağını 3 kere çekersin, 5 kere de azarlarsın yaptırırsın.
Onun için rahat ol...

MANA 2.Kitap 18.Kısım için tıkla..

...

...