Hırçın Kız 1.Kitap 8.Kısım

...

Hırçın Kız 1.Kitap 8.Kısım

Ayten hanım, bu son söylenen cümleyi çözmeye çalışıyor ancak, olaya neresinden bakması gerektiğini kestiremiyordu.

Günlerce yalvardığı zamanlar olmuştu da, Semih'i bir kızı görmeye gitmesi için ikna edememişti...

Semih bugün ona bir kızı görmeye gittiğini söylüyordu.

Semih cümleyi düzelmeye çalışırsa batacağını hissederek;
- "Anne bugün başımızdan geçenleri sana anlatmadım ama dünkü olayları biliyorsun ve bugünkünün yanında bir hiç kalırlar.

O nedenle anlatmaya halim yok...

Ben en iyisi Halil onları getirene kadar bir duş alıp üzerimi değiştireyim" diyerek ustaca bir hamleyle kaçıverdi.

Ayten hanım sadece şok olmuş bir vaziyette, Semih'in kaçışını seyrediyordu.

Semih duşunu alıp, üzerini değiştirdikten sonra aşağıya indiğinde, henüz Halil misafirleri getirmemişti.

Semih mutfak hizmetlilerine dönerek;
- "Gecenin nerede nasıl biteceği belli değil ve kimsenin de sofraya oturacak hali yok...

Bu nedenle ortaya bol ve çeşitli sandviçler istiyorum.
Ayrıca bolca içecek de hazırlayın ve çay her zaman taze bulunsun...

Hazırlık için eksik bir şey varsa, akşam olmadan derhal gerekli alışveriş yapılsın." dedi

Ayten hanım babasının kayboluşunu tamamen unutmuş ve halen garip bakışlarla Semih'i izliyordu.

Ondan hiç duymadığı sözler duyuyor ve fark ettirmese de, yaşadığı heyecan ve telaşı hissediyordu.

O esnada kapı çalındı ve Halil misafirleri getirmişti.

Ayten hanım Tayfun reisi gördüğünde babasını görmüşçesine bir anda ona koşup sarılarak;
- "Ragıp amca duydunuz mu başımıza gelenleri?
Koca adam nereye kaybolur?
Sizin bildiğiniz bir şey vardır ne olur bizden gizlemeyin." diyerek ağlıyordu.

Tayfun reis;
- "Ayten kızım dur bi sakin ol.

Koca adam nereye kaybolacak buluruz." dedi ve Aykız ı göstererek;
- "Aykız'a bir anahtar, bir çakı ve bir parça da ip göndermiş...

Bir de not yazmış...

Notta, bunları Semih'e ver ve anlat ona yazıyor.

Ancak işin garibi çok düşündük Aykız ne anlatacağını bilmiyor." dedi

Bunun üzerine konuda adı geçen Aykız'ı aramaya başladı Ayten hanımın gözleri.

Tayfun reis kenara çekildiğinde, hem Ayten Hanım, hem de Semih baka kalmışlardı.

Semih iki gündür Aykız'ı balıkçı kıyafetleri içinde görüyordu ancak, şu an karşısında Miss Turkey gibi bir şey vardı.

O derece alımlı ancak, bir o kadar da sade bir kıyafet içinde, bakımlı ve gerçekten bir ay parçasını andıran bir kız duruyordu şu an karşısında.

Semih bir an nefesinin kesildiğini hissedip, yutkunurken, Ayten Hanım Semih'i köşeye sıkıştırır bir ses tonuyla;
- "Oğlum bugün görmeye gittim dediğin hanım kızımız bu mu?" dedi.

Semih tamamen köşeye sıkışmış olmasına rağmen, mesleğinin de yardımıyla bir çıkış kapısı inşa ederek;
- "Anne söylemiştim bu günkü olaylar ayaküstü, hele şu durumda anlatılacak şeyler değil.

O nedenle biz dedeme odaklanalım, ne dersin?" dedi.

Aykız hafiften kıkırdamıştı ve bakışlar kendisine yönelince de;
- "Evet, Ayten teyzecim bugün hiç bir şey ayaküstü değildi." dedi.

Tayfun reis olayların nereye gittiğini anlayarak;
- "HERKES SUSSUN!

Konumuz Çınar Dede’dir ve o konuya odaklansın herkes...

Olan bitenleri daha sonra kaynatırsınız" diye gürledi.

Peşinden;
- "Ayten kızım, sen şimdi diyorsun ki;
Ne orada olan binlerce kişinin, ne emniyet güçlerinin ve ne de sizlerin, Çınar Dede’nin nerede olduğuna dair bir fikri yok.
Doğru mu anladım?" dedi

Az önceki gürlemenin sonrasında, söyleyeceği sözden çekinerek herkes sadece, evet manasında kafasını salladı.

Tayfun reis bu onaylamanın arkasından devam ederek;
- "Çınar Dede’nin kayboluşunun ardından, Aykız a gönderilmiş bir anahtar, bir çakı ve bir parça ip ile bunları Semih'e anlat diye bir de not var elimizde.
Doğru mudur?" dedi

Yine herkes başını sallayarak, bu defa cılız bir ses de ekleyip -"evet" dedi.

Sonrasında Aykız'a dönerek;
- "Evet, Aykız kızım anlat Semih'e" diye ekledi.

Aykız garip bakışlarla kekeleyerek;
- "Ne, ne, neyi anlatacağımı bilmiyorum ki Tayfun reis" deyince, Tayfun reis çenesini tutarak biraz düşündükten sonra;
- "Bu böyle olmayacak, şimdi biraz dinlenelim ve sabah erkenden köye gidip, orada araştıracağız bu gönderilenlerin ne anlama geldiğini." dedi

Semih hemen hizmetlilere;
- "Bu gece iki misafirimiz var. İki tane oda hazırlayın misafirlerimize ve ne gerekiyorsa temin edin onlar için" talimatını verdi.

Tayfun reis Aykız'a;
- "Kızım anneni araman ya da gitmen gerekiyor mu?" diye sordu.

Aykız cevaben;
- "Yok, reis durum çok karışık olduğundan, annemi teyzeme emanet edip geldim ve birkaç gün neden dönemeyeceğimi de anlattım ona." dedi

Ayten hanım, Aykız konuşurken Aykız'ın yüzüne değil de Semih'in yüzüne bakıyordu...

Semih, sanki Aykız ile birlikte olmasına sebep olduğu için, dedesinin kayboluşuna sevinircesine tebessümler içerisindeydi.

Semih annesinin kendisini izlediğini fark ettiğinde, yine bir manevra yapmak zorunda olduğunu hissederek;
- "Anne halam nerede?
Sakın ona duyurmayın bir de onlarla uğraşmayalım, perişan eder bizi." dedi

Semih bunu söylediğinde Kâhya;
- "Efendim onlar öğlende size söylemişlerdi fakat siz telaştan unuttunuz sanırım;
Gülsün hanım, Burak bey ve Selim, Esra hanımı da yanlarına alarak, öğleden sonra İtalya’ya uçtular.

Şirketin katılım toplantılarına refakat edeceklermiş ve sonrasında da sanırım bir konser varmış.
Dört gün yoklar burada." dedi

Allah'tan bu çok baş ağrıtacak konu sorunsuz yolundaydı.

Bu esnada, az önce Semih'in söylediği hazırlıklar tamamlanmış, ortalık açık büfe şeklinde bir şekil almıştı.

Semih misafirlere dönerek;
- "Kusura bakmayın kimsenin sofraya oturmayacağını düşünerek, böyle bir şeyler hazırlanması talimatını verdim.
Beni hoş görürsünüz umarım." dedi

Çok hoş bir davranıştı ve dolayısıyla da herkesin hoşuna gitmişti.

Yenilen aperatifler ile birlikte oluşan tatlı sohbet ortamı, tüm sıkıntılardan bir an için de olsa kurtulunmasını sağlamıştı.

Ayten hanım babası gibi sevdiği Ragıp amcasını bulmuşken, zaman tünelimde bir o güne, bir bu güne gidip gidip geliyor, eskileri yâd ediyordu.

Tayfun reise de bu akşam Ragıp amca olmak iyi gelmiş ve babacan biri olmak yerine, baba gibi olmanın değişikliğinin keyfini çıkartıyordu.

Semih olsun, Aykız olsun konuşmadan dinliyorlardı.

Çünkü Semih herhangi bir şekilde konuya dâhil oldukları an, ortada konu falan kalmayıp, konunun tamamen kendileri olacağının farkındaydı.

Aykız da Ayten hanımın Semih'e imalı bakışlarını ve imalı sözlerini gördüğünden, tam anlam veremese de, kendisinin bu anlamsız durumda masaya konan yemek yerinde hissetmek istemiyordu.

Semih bu gerilimden nasibini almamak için, Tayfun reise saatini işaret ederek, durumu kontrolü altına almasını bakışlarıyla rica etti.

Tayfun reis yılların reisiydi ve olayların tümünü kavramış olduğundan;
- "Erken yatalım ki sabah geçe kalmadan yola koyulabilelim.
Yarın orada nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz ve şimdi yatmazsak, yarın karşılaşacaklarımız karşısında salim kafayla düşünemeyeceğiz." dedi.

Ayten hanım;
- "haklısın Ragıp amca, zaten odalarınız hazır" dedi ve kâhyaya işaret ederek, misafirleri odalarına yerleştirmelerini istedi.

Herkes odasına çekilmişti ancak normalde gece yarısını biraz geçmeden uyumaya alışkın olmayan insanlar, bu şekilde saat dokuz buçukta yatağa girince bir garip oldular.

Uyumak için erken yatmışlardı ancak, zaman da geçmiyordu, uykuları da bir türlü gelmiyordu.

Aykız kendi kendine kızıyordu...
Hizmetli bir isteği olup olmadığını defalarca sormuştu fakat alışkın olmadığı nezaketten dolayı, bir sürahi su ile bir bardak istiyorum diyememişti.

Şimdi de su içmezse, sanki ölecekmiş gibi hissediyordu kendisini.

Bir o yana döndü, bir bu yana döndü, kalktı oturdu, yattı, kalktı, tekrar yattı...

Olmuyordu, susuzluk hissi bir kere üstüne çökmüştü ve mutlaka bir bardak su içmeliydi.

Peki, bunu nasıl yapacaktı?

Hırçın Kız 1.Kitap 9.Kısım için tıkla..

...